Tarabya Huber Sahilhanesi

blog resim

Huber Sahilhanesi; İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasında Tarabya Yeniköy sahil yolu 36 numarada 1900 tarihlerinde Alman Krupp firmasının Türkiye temsilcisi Huber tarafından yapılmıştır. 34.046 metrekarelik dev bir arazi içindedir. Boğaz’a, 19. yüzyılın son çeyreğinin belirli bir döneminin damgasını vuran yalı ve köşk örneklerinden biridir. Avrupa şatosu tipindeki, büyük yapılardan kalan son birkaç örnekten bir tanesi, Tarabya’daki bu Huber Malikanesidir.

Osmanlı İmparatorluğuna, son yarım yüzyılında silah satan Krupp’un Türkiye temsilcisi olan Huber’e aittir. Bu bilgi 1918 tarihli, Şehremaneti’nin Boğaziçi haritasında Mösyö Hofren’in Yalısı olarak kayıtlıdır. Huber’den sonra binalar bir prensese satılıyor; prenses de bir Türk generaline, o da Fransız Marabetlerine satıyor. II. Dünya Savaşı sırasında geçici olarak Fransız Sörler Okulu olarak kullanılıyor. 1973 senesinde, on dört ortaklı, yönetim kurulu başkanının Tahir Cebi olduğu, “Boğaziçi İnşaat ve Turizm Şirketi” 11 milyon liraya malikaneyi ve müştemilatını satın almıştı. Anıtlar Kurulu inşaat izni vermemiştir. 1985 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı Köşkü olması için çalışmalar başlamıştır. Bodrumları, depoları var, kayıkhanesi yok. Buna mukabil sağ yönünde araba kapısı, arabalıkları ve seyis daireleri var.

Elektriği mevcut, havagazı yok. İçi ve bazı kısımları ahşap, duvarları bağdadî. Pencere korkulukları altında aşıkyolu motifler; saçaklarda furuşlar, ortadaki bina ile müştemilat binasında ahşap sivri uçlu akroterler; dantel, ahşap kepenkler; güney binasında dam korkuluğunda koçbaşları, kadın başları, balkonlar, çıkma kuleler, destekler var. Kalorifer, şömine ve mutfak için bacaları mevcut, damı Marsilya kiremitli kaplı. Dış merdivenleri taş. Üç kapılı geniş bir duvar gerisinde yapılmış, sahilhanenin iç odaları düz sıva. İç merdivenleri ahşap; birinci kattan ikinci kata ortadan; ikinci kattan üçüncü kata kenardan çıkılıyor. Çatı katında sadece su deposu var.

Taşlıktaki (kırılmış) şömine basit. Avizeler alınmış, çalınmış, eşyalar çarçur edilmiş. Güney binası, güney kapısında bulunan mutfağın ortadaki fırını, parlak borusu ve muslukları; duvarda madeni kepenkli, fayans ocaklar dikkate değer. Bu cephedeki kagir duvarda, rölyef halinde, el ele tutuşmuş, dans eden çelenkli çocuklar panosu görülüyor. Koru ve batı yönünde, çatının baca sağ kenarında kabartma Grek başı ile altında Latince Salve yazısı okunmaktadır. Salve, Fransızca: salvo ile top atışı; Latince: kurtuluş anlamına geliyor. Bu kelime, Kanlıca ile Anadoluhisarı arasında “Marki” Ahmet Necip Bey Yalısı girişinde de görülecektir. Yapının inşasında kastedilen anlamı, İtalyanca “selam” demektir. Bu kelimeden de sahilhaneyi, bir İtalyan mimarın yaptığı anlaşılıyor. Korunun cadde üzerinde bir de sebze bahçesi var. Suyu kalender Mahallesi arkasından borularla geliyordu, halen kesilmiştir. Koruda 1,5 metrelik yeşil ve kahverengi yılanlar; ağaçlarda da mevsiminde bol kuş bulunuyor. Yollara beton dökülmüş.

Birinci sette betondan abidevi küçük bir çeşme de -şimdi suyu kesilmiş- bir kadın uzanmış, avucundan çocuklara su veriyor. Diğer uçta Huber’in ölen köpeklerinin heykelleri bulunan mezarı. Geniş koruda, ceviz, bol aylantus, ıhlamur, çam, meşe, kestane, palmiye, çakal eriği v.s. Bahçenin, denize nazır, abidevi çam ve diğer görülmesini tavsiye edeceğimiz ağaçlarının bulunduğu geniş platformda zengin camekanlı, ferforje ser ile; taş, yüksek bir kaide üzerinde küçük köşk, sade ve geleneksel üsluplu, kepenkleri kapalı duruyor.

Tekrar ana binadan başlarsak, üzerinde Salve yazan kapıdan küçük bir köprü ile arka bahçeye çıkılıyor. Buradaki setten bakılınca genel karakteri art-nouveau olmakla beraber, Çin, Arab, Acem, Osmanlı, İtalyan, Fransız, İngiliz tesirleri de görülüyor. Adeta ayrı ayrı milletlerden mimarlar nöbetleşe çalışarak yapıları tamamlamışlar gibi. Boğaziçi tarihiyle ilgilenen bir zatın naklettiğine göre; Huber Malikanesinin yapılışı şöyle imiş: “Sultan Abdülaziz’in Fransa ziyaretini iade etmek maksadıyla, Fransa İmparatoru III. Napoleon’un eşi İmparatoriçe Eugenie, 1869 senesi Ekim ayında İstanbul’a geldiğinde, Sultan Aziz, İmparatoriçe’nin nedimesi için bu villayı yaptırmış ve ona hediye etmiş. Eugenie Fransa’ya döndüğü zaman nedimesi burada kalmış; bina sonra Fransız Sefarethanesine intikal etmiş.”

Denizden bakışa göre, binaların yüzölçümü:

Soldaki merkez bina 619 metrekare, sağdaki bina 252 metrekare ve bahçedeki arkadaki müştemilat binası 70 metrekare olmak üzere toplam 941 metrekaredir. Cadde duvarı, Kalender yönünde görülen kagir, üzeri balkonlu çayhane, Cumhurbaşkanlığı yazlığı olarak restore edilirken inşa edilmiştir.

Çelik Gülersoy, anlatıyor:

“Herr Huber, çok çiçeksever bir zatmış. Doğa hayranıymış. Yeşilliğe meraklıymış. Yalının korusundaki bütün ağaçları, kendi eliyle sularmış. Ölünce burada hiç varisi kalmamış. Hukukçu ve iktisatçı olan, İttihat ve Terakki erkanından, Şirket-i Hayriye’nin başı Necmettin Molla, Almanya’ya gidip yalıyı oradaki mirasçılarından çok ucuza kapamış. Sonra da Hıdiv İsmail Paşa’nın torunlarından Prenses Kadriye’ye satmış. Ne var ki, Boğaz iklimi, sıcak iklime alışmış olan Prenses Kadriye’ye sert gelmiş. Bu yüzden de yalıda uzun müddet oturamamış. İşte o zaman Notre Dame de Sion’a hibe etmiş. Ondan sonra da 1973’te bir inşaat şirketi satın almış yalıyı.”

RE/MAX Ahenk

Zekeriyaköy / İstanbul

902123424342

bilgi@remaxahenk.com

En son fırsatları ilk alan siz olun!

sirket logosu
© 2024Selfprof/ All right reserved.